Eda’nın Hikayesi
Norden’in kurucusu Eda, iç mimarlık yolculuğuna çıktığında tek bir hayali vardı: sıradanlıktan uzak, insanın ruhuna dokunan mekanlar tasarlamak. Ona göre bir iç mekan, yalnızca mobilyaların yerleştirildiği bir alan değil; orada yaşayan insanların karakterini, alışkanlıklarını ve yaşam biçimini yansıtan bir yuvaydı.
Tasarım sürecinde Eda’nın en çok önem verdiği şey, estetikle işlevselliğin dengede olması. Göze hoş gelen detayların, yaşamı kolaylaştıran çözümlerle bir araya geldiği mekanlar yaratmayı amaçlıyor. Her projeye başlamadan önce mekanı kullanan kişileri tanımaya, onların ihtiyaçlarını ve beklentilerini anlamaya büyük özen gösteriyor.
Eda için tasarım, sadece bir meslek değil; insanlarla kurduğu bir bağın en yaratıcı hali. Bir mekanı yeniden hayal ederken, oraya giren birinin ne hissedeceğini, nasıl bir atmosferle karşılaşacağını düşünerek hareket ediyor. Çünkü onun için önemli olan, o mekana girildiğinde oluşan ilk izlenimden çok daha fazlası — orada yaşanan anlar, hissedilen huzur ve mekanın yarattığı bütünsel deneyim.
İşte Norden’in tasarımlarının arkasındaki ruh da tam olarak bu: kullanıcı odaklı, samimi ve ilham veren mekanlar yaratma tutkusu.
